Sonunda beklenen oldu. Yıldız Sarayı daha sonra Çukursaray da eklenmek üzere “halk’a” açıldı! Olayın nasıl bu noktaya geldiğini konuşup, sürekli aynı sözleri tekrarlamaktansa artık ne yapmamız gerektiğini konuşmamız gerekiyor zira böyle devam ederse birkaç yıl içerisinde Davutpaşa Teknik Üniversitesi olarak anılacağız. Konumu nedeniyle arazisinin paha biçilmez olması, bazılarının okulu parça parça yiyip sonunda hiçbir şey bırakmayacak ve orayı ruhsuz beton yığınlarıyla kirletip ceplerini doldurma planları kurmasına sebep oluyor. Akıl almaz bir şekilde asırlık bir okulun sayısız ve gerek iş dünyasında gerek devlet kademesinde varlık gösteren mezunlarının destek vermemesi ve ses çıkarmaması bizi sahipsiz bırakmaktadır. Bunun vefasızlık mı gamsızlık mı yoksa sadece haberleri olmadığından mı olduğunu bilmiyorum .Fakat şu saatten sonra atılacak ilk adım vandalizmiden ve bağırış çağırıştan öte eski mezunları, gazetecileri, siyasileri olduğunca haberdar etmektir. Tabiri caizse kafalarını ütüleyeceğiz, bunu da bu işin en iyi olduğu, neredeyse ülkenin tüm gündeminin belirlendiği Twitter’dan yapacağız. Diğer üniversitelerde kendi okullarının kimliği için mücadele veren öğrenci arkadaşlarımıza ve akademisyenlere de ulaşmalıyız bu yolla. Kalıp cümlelerin dışına çıkmalıyız. Binlerce ayrı birey olarak tek bir zihinmiş gibi çalışmalıyız.Çünkü okulumuz sıra sıra devrilen, boyun eğdirilen üniversiteler silsilesinin son basamaklarından biri durumundadır. Bu yolda son ana kadar legal yollarla vandalizme başvurmadan devam etmeliyiz. Çünkü haklı taraf biz bile olsak mevcut ortamdan dolayı terörist damgası yemek, okuldan atılmak hatta daha da ilerisi hapse atılma riski bile var bu işin içinde. Bu yüzden ince eleyip sık dokuyacağız. Yasal olan neyse oradan yürüyeceğiz fakat yine bunu yapsak bile dediğim şeyler başımıza gelebilir. İşte bu yüzden arkamızda sembolik bile olsa sesimizi sadece duyuracak bile olsalar yukarıda belirttiğim gruplarla iş birliği içerisinde olmalıyız. Bu işi siyasete girmeden halletmeyi düşünen arkadaşlar veya sırf ucu siyasete çıkar diye bu mücadelen uzak duranlar, ikiniz de doğru düşünmüyorsunuz. Türkiyede her şeyin çözümü ve çözümsüzlüğü siyasete bağlıdır. Ya bu yoldan geri döneceğiz ya da siyasetle muhatap olacağız. Peki bunu derken ne demek istiyorsun diyeceksiniz şimdi. Partizanlık veya fanatiklik gibi sonu sadece yıkıma varacak şeylerden uzak duracağız. Hiçbir partinin sözcüsü ve direkt taraftarı olarak gözükmeyeceğiz. Kim destek verirse başımızın üstünde yeri vardır diyip siyasi taraflarına bakmaksızın sol-sağ, iktidar-muhalefet demeden tek tarafımızın kendi hakkımız olduğunu söyleyeceğiz. Peki kendi aramızda nasıl birlik olacağız? En zor soru bu tabii. Çünkü içimizdeki bölünmüşlük yüzünden bu hale geldik günün sonunda. İçimizden bazıları bu mücadeleyi insta ve Twitter’dan “bakın ben solcuyum, farklıyım, aykırıyım!” demek için sürdürüyor. Bazıları ise yine bahsettiğim grupla kesişen bir kesim sol eğilimlerle, devrimci davranışlarla bu işi sol’a mahkum etmeye çalışıyor. Onlar en çok bağırıyor, onlar en önden yürüyor, arkalarında kalan bizim gibi makul insanları da solcu kisvesine sokuyorlar. Bu kitlenin vereceği tek şey zarardır. Çünkü doğru’nun sol’u veya sağ’ı olmaz. Doğru tektir ve ortadadır. Bu yüzden bir sürü siyasi ve dini görüşten arkadaşlar olarak bir olacağız. Aramızda bu işe yatkın olmayan, detayları bilmeyen gerek akademik gerekse de kariyer hayatını riske atmamak için bu gidişata sessiz kalan arkadaşlarımızla konuşacağız. Onlara işin aslını anlatıp görüşlerini soracağız. Direkt desteklerini isteyeceğiz. Bundan uzak olanalardan ise sosyal medyada bir beğeni bile olsa bize bahşetmelerini dileyeceğiz. Ardından sosyal medyadan öncelikli olmak üzere siyasilere, gazetecilere duyuracağız. Pankart açıp boy göstermeden önce hazırlanacak bu zeminden sonra hakkımızı aramak için Yıldız Kampüsüne gideceğiz. Bu sefer yanımızda siyasilerle, gazetecilerle gideceğiz. Hiçbir bayrak getirmeyeceğiz. Herhangi bir saldırgan eğilimi, provakatif sloganları tolore etmeyeceğiz. Bizi siyasi olarak düşman gösterip damgalamalarına müsade etmeyeceğiz. Her ne kadar doğru sözler olsa da dilimiz tutacağız. Güvenlikler geldiğinde kavga etmeyecek bir süre devam edip dağılacağız. Bu işi rutinleştirip kendimizi unutturmayacağız. Sonunda git gide artan dikkatle işin sonuca varmasını bekleyeceğiz. Bir başımız, bir önderimiz olmayacak çünkü ilk başı yenecek olan o olur. Hepimiz ayrı bireyler olarak tek amaç için uğraşacağız. Okul yönetiminden makul kişilerle konuşma fırsatımız olduğunda işi başka yere çekmeden düz bir şekilde anlatacağız. Kişiselleştirme, hedef gösterme olmayacak. Yeni gelen rektörün niyetini anlayana kadar suyuna gideceğiz. Ancak bunlar yapılırsa bir sonuç alabiliriz. Olabildiğince çok istişare edeceğiz, görüş dinleyeceğiz, kimseyi dışlamayacağız. Eleştirileri kabul edeceğiz. Yıldız’ı savunacağız!