“Umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne sabahın üçünde, özellikle onun orada, yerinde olmadığı kuşkusunu kapıldığında telefon etmeyi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içine dönüp kendinle baş başa kalırsın; o anda akrep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalamayacağın mektuplar yazarsın ona, ya da odanda volta atarsın, hem küfür hem dua edersin, sarhoş olursun, ya da kendini öldürecekmiş gibi davranırsın.
Bu gidişat bir süre sonra tatsızlaşır, bıktırır insanı. Yaratıcı biriysen acılı anılardan ortaya elle tutulur bir şey çıkarabilir miyim diye sorarsın kendi kendine. Ve işte bir gece saat üç sularında başıma gelen tam da buydu. Birden karar vermiştim, çektiğim acıyı itiraf edecektim.