YTÜ'nün öğrenci Insta hesabı: @ytukampuscom
Yanımda usulca oturup, sessiz bir dokunuşla huzurumu gölgeleyen, ardından silgimi ödünç almasına göz yumduğum hanımefendi, silgiyi kendi malın gibi kullandın… kullandıktan sonra neden yanında götürdün peki? Belki ihtiyacın vardı, bilemiyorum… eğer öyleyse başta söyleseydin ya 🤬…!
Gece çalışırken hatalarımla yüz yüze gelmek zorunda kaldım, onlarla yüzleşmek gerçekten acı veriyordu. Bilir misin acının ne olduğunu… hatalarını geri alamamak, onları silememek, bir şekilde görmemek için elinin ayağının dolaşmasına şahit olmak… Biliyorsun tabi, silgiyi ondan aldın ya 🤬… ancak vakit geç idi ne onları silecek bir silgim vardı, ne de zamanı geri alıp silgiyi sana verirken 🤬…. diyebilmemi sağlayacak bir zaman makinem. Beyaz sayfalarım arasında hatalarım, üstü kalemimin ucuyla karanlığa gömülmüş, ben burdayım diye haykıran kara kara lekeler olarak ardı ardına sıralanıyordu; bazıları pişman ve endişeli , bazıları korku ve öfkeyle duruyorlardı; ne hatalarımı yok sayabildim ne de içimden sana karşı dökülen şu cümleleri 🤬… 🤬… 🤬… Dayanamadım, dayanamadım… onları koyu bir yalnızlığa hapsetmek için karladıkça karaladım, zaman geçiyor, beyaz sayfalarım bile bile işlediğim üstü örtülmüş cinayetler ile dolup taşıyordu. Tıpkı ağızdan çıkıp geri alınamayan bir söz gibi, tıpkı geçmişte kalması gerekirken zihinde yaşayan kötü bir anı gibi… ve işte o an fark ettim, silgi senin 🤬… Belki de silgi, hataları yok etmek için değil, onlarla yaşamayı öğrenmek için bir bahaneydi. Evet anladım, beyaz sayfalarımdaki kara lekeler, benimle bir ömür yaşayacak hikayemin bir parçasıydı; onları silmek yerine, yanlarında yeni bir beyaz sayfa açıp devam etmeyi seçtim. Çünkü silinmez birer ölüydüler artık. İşte bazen, en güzel başlangıçlar, silinmeyen ölü hataların toprağının yanı başında yeşerir…İHB