İtirafta bir iki yazım yanlışı olmuş, affola. Arkadaşlar öncelikle belirmek isterim ki ben bu okulun öğrencisi olmaktan çok mutluyum, biri sorduğu zaman gurur duyarak YTÜ öğrencisiyim diyorum ve demeye devam edeceğim fakat öz eleştiri yapmak çok önemli.
Bugün okula girdiğimde bir daha gördüm ki ne öğretim üyeleri ne de rektörlük öğrenciyi önemsiyor. Buz gibi soğuk havada giriş kapısının bile dışına taşmaya çalışan( evet çalışan) sıra, bu sıraya paralel ring sırası(araç, onlar bile sıra bekliyor). Okula giriyorsun yemekhanede sıra, yemekhaneye giriyorsun su için sıra, her şey için sıra da sıra. E hadi tüm bu sıraları bekledik, sıkıntı yok ama ben bir öğretim görevlisi olsam asla bu olaya içim el vermez.
Bu okulun iyiliği eskide kalmış, tarihi var, kalitesi var ama eskide işte. Her sene ilk on üniversite arasına girdiğimiz iddia ediliyor ama neye göre, kime göre? Bakın araştırma üniversitelerine, daha yeni açıklandılar. İTÜ, BOUN, ODTÜ ve Hacettepe’yi saymıyorum ama Gebze Teknik, İYTE ve Erciyes ‘in alındığı listeye YTÜ alınmıyor. Bakın bunun üzerine yorum bile yapmama gerek yok, durum gayet açık bir şekilde görülüyor. Sen git ana kampüsünü, göz bebeğini, adını aldığın kampüsü bir kişiye peşkeş çek ve üzerine destek bile alama. Bu kampüsün bu şekilde ele geçirilmesi tamamen rektörlük kaynaklı bir olay, diretildiği zaman her şey yapılabiliyor.
Bazı arkadaşlar çok haklılar, ben ilk itirafta pozitif yön saymadım, siz sayın diye. Gerçekten makine, gemi ve mimarlık fakülteleri çok değerli fakat bir üniversitenin kalitesini birkaç fakülte belirlemez. İlla ki çok iyi olduğu bölümler olur ama genelde her bölümün piyasada farklı bir yeri vardır. Mesela ODTÜ fizik bölümüne kim kötü diyebilir? İTÜ konservatuar? ODTÜ veya Boğaziçi Üniversitesi’nde herhangi bir bölüm kazanılmış olsaydı gidecek çok insan vardı, hatta hepimiz giderdik. Neyse, YTÜ kimya, fizik bölümleri, İibf bölümleri ve eğitim fakültesinin ederi ne? Eğitim fakültesi dinci bir anlayış ve hiyerarşinin zirvede yaşandığı bir fakülte konumunda.
Bir yorum da çok hoşuma gitti. Bu okulda öğrenci olmasıyla övünenler genelde aynı tipler, iibf, eğitim ve fen edebiyatlı olanlar. Kesinlikle ezmeye çalışma, aşağılama gibi bir durum yok fakat gününün çoğunu cafelerde kadın/erkek kesmeye harcayan tipler.
Kulüpler konusunda ise çok açık ve net bir kirlilik var. Okulun bazı kulüpleri siyasi görüşlerin hakimiyeti altında, bazıları izdivaç yeri, bazıları öylece takılmalık. Spor için olanlar gerçekten çok kaliteli. Dağcılık kulübü yılların birikimiyle buraya kadar gelmiş çok ciddi bir kulüp, Spor kulübünün etkinlikleri de işe yarar, maktek gibi teknik bir iki kulüp de çok iyi. Gerisini at çöpe gitsin, işletme , kvk, tiyatro falan ağza bile alınmaması gerekiyor. Üyelik paralarının ceplendiği, görev dağılımlarının dostlara peşkeş çekildiği ve bu gibi şeylerin yaşandığı, genel ahlakın olmadığı ortamlar, yarınlar için ne vadedebilir? Bu kadar fazla kulübün içinden(90 gibi bir sayı hatırlıyorum) 3-5 tane ancak sayabildik.
Bir teknik üniversitenin otomasyon sistemi de ancak bu kadar kötü olabilir. Evet, USİS’ten bahsediyorum. deli gibi sekme açmalar, f5 tuşunu kırmalar falan. Ve sonuç? Alınamayan dersler, yanlış verdik çıkın denilen dersler, kontenjan sıkıntısı vs. Adı teknik üniversite, daha ders verme olayı bile eziyet, orada bile sıraya giriyoruz.
Bu okulu küçük okullarla kıyaslamak yanlış, oralarda da aynı sıkıntılar var demek yanlış. Büyüklere bakalım, madem İTÜ ile yarışıyoruz, İTÜ ile karşılaştıralım. Ama okulun daha düşük seviye üniversitelerde bile olmayan negatif yönlerini de görelim ve görmeyen yönetimin gözüne sokalım.