Sana yazmayacağım dedim. Sözümü tutmaya çalışıyorum, saatlerce profiline fotoğrafına bakıp online oluşunu izliyorum. Ne çok sevmişim seni. Ben bile bu kadar olduğunun farkında değildim. Ara sıra seni sevmem mi kaçırdı diye düşünüyorum sonra hayır diyorum olamaz. Biliyorsun sebebini. Artık bir şey düşünmekten, söylemekten korkuyorum. İnsanları kaybetmekten yoruldum. İsmimden anlayacaksın ben olduğumu. Sana yazamadigim için buraya yazıyorum. O kadar özledim ki seni. Çocukça geliyor buraya yazmak ama içindeki fırtınayı belki biraz yatıştırır. Seni ne çok özledim bir bilsen. Sana uzun uzun bakmayı. Kıvırcık saçlarına dokunmayı. Yüzündeki benlere dokunmayı. Birlikteyken ki o huzuru, sadece bir mesajındaki mutluluğu. Halka küpelerini, boynunu süsleyen kolyelerini, bir şeyleri anlatışını, hiç bir benzetme ve güzellemeye ihtiyaç duymayan gülüşünü. Okursan anlarsın dedim ama okumasan daha iyi sanırım.
*İçimden şu zalim şüpheyi kaldır
Ya kendin gel ya beni oraya aldır
Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.