Bana göre Aşk çok kutlu bir duygu. Aşk, sadece birisinden hoşlanmak demek değil de sanki onun kalbi ile aynı anda atan bir kalp demek, onu yüreğinde hissetmek demektir. Belki karşılık bulmaz aşkına ama önemli değildir aşık için. Dürüst aşıkları içinde hissettikleri duygu dışında hiçbir şey alakadar etmez. Aşıkların gözleri gece karanlık bir yolda yürürken ışık saçar da sokak lambasına ihtiyaç duymazlar. O ışığı da herkes göremez. Aşkın mucizesine inananlar, aşkın diğer tüm nitelikleri yenebileceğine güvenenler görebilirler. Bana göre aşkı hissetmenin en güzel kısmı; içimizi yakan, beynimizi devredışı bırakan, ellerimizi soğuk soğuk terleten, adeta kimyamızı bozan o, orantısız heyecan duygusu. Öyle masum bir heyacandır ki o, yaşı kaç olursa olsun küçük bir çocuğa çevirir insanı. Ayrıca İTİRAFLARIN da en büyüğü değil midir aşk? Ağzı-burnu şöyle olsun diyerek aşk seçenler(?) asla ama asla o duyguyu yaşayamazlar, o dakidan sonra tüm yaşanacaklar yapmacık bir masalın tiyatrosundan başka bir şey olamaz. Çünkü ortada aşk yoktur hiç de olmamıştır. Tiyatroda menfaatler oynanır, söylenecek her söz verilecek her hediye birer palavradır, piyestir. Perde kapanınca çıkarır herkes karakterini kostümü ile birlikte. Sonra hesaplanır menfaatler. Ancak zerre menfaatin olduğu yerde aşk barınamaz. O son derece karşılıksız, ciddi ve kutlu bir duygudur. Günümüzde aşk adı altında o kadar çok mide bulandırıcı tiyatro oynanıyor ki gerçek aşk sanki yerin metrelerce altında zümrüt madeni kadar nadir ve değerli oluyor.