meşhur bir laf var ya kadının attığı tokatla erkeğin dünyası değişir diye… ya anlamadığım ben sessiz sakin kendi halinde bir adamdım. kimse ile doğru düzgün konuşmuşluğum bile yoktu ki birisiyle düşmanlığım olsun. neden yaptın bunu bana? neden beni kendine aşık edip gitmeyi kendine bir yol seçtin bu yazın benim için ne kadar zor geçtiğinden bahsetmek isterdim ama senin umurunda bile değil belli ki! mezun oldun, engelledin, yasak koydun, bir paçavra sandın beni. konuşmak istedim rahatsız ettiğimi söyledin.

gözümün içine baktın, tanımadığım insanlar arkamda olmasına rağmen onları kıskandın, beni kıskandırmaya çalıştın ama tek kelime etmedin, benim sana yaklaşmam ne kadar zor olduğunu gördüğün halde bir adım dahi atmadın kolaylaştırmak yerine git gide zorlaştırdın. bu tutarsızlıklarının benim canımı ne kadar acıttığının farkında mısın? içimi dökecek yer aramaktan arayıpta bulamamaktan yoruldum artık.

dostlarına bile danıştım “nedir, ne değildir?” diye. duyduğum tek şey “sıradan birisi” oluşum. bu mu? bu mu gerçekten? ama o bakışlar da bir şey gizlediğini tek bilen olarak, kimseye inandıramamış olarak devam ediyorum yoluma. bu yazdıklarımı sana mesaj olarak atmayı inan düşündüm, gizli kalsın istedim. ama düşüncelerime fikirlerime nasıl olsa değer vermediğini, seni rahatsız ettiğimi söylemeye devam edeceksin.

hani gözünle gördüğün halde “görmedim” diyebilme ihtimalini göz önüne alarak yazıyorum. ben de mezun oldum. ben sevdim seni.

son olarak askere gidiyorum. tabutumla hasret gidermek, göz yaşı dökmek seni mutlu etmeyecekse eğer gitmeden önce en azından bir veda edebilmeyi istiyorum sana.