Yoruldum artık.
Kendim olamamaktan, fazla düşünmekten, korkmaktan yoruldum. İkinci plana itilmekten, istenildiğinde harcanabilecek kişi olmaktan yoruldum. Kaileye alınmamaktan, önemsenmemekten yoruldum. Kullanılıp kenara atılmaktan, figüran rolünde olmaktan yoruldum. Yalnızlıktan yoruldum. Mutsuz olmaktan yoruldum. Sevgiyi aramaktan yoruldum. Pişmanlıklardan, keşkelerden yoruldum. Her şey yolundaymış gibi yapmaktan yoruldum. Her şeye rağmen dik durmaktan, yeniden başlamaktan yoruldum. Kendimden, insanlardan yoruldum ama vazgeçemedim. Vazgeçmeyip de devam etmekten yoruldum. Yaşamaktan yoruldum.
Benim yaşadıklarımı ortalama bir insan yaşasa ya çoktan bu dünyadan kendi elleriyle göçmüştü ya da şu anda bilinci tamamen kaybolmuştu. Eh, ne yalan söyleyeyim, bende de bir kaç tahta eksildi ama şu anda iyi durumdayım. Sporumu yapıyorum, azıcık da olsa okuluma yöneliyorum – tabii kafam eserse – kitap okuyorum, yeni kulaklık alıyorum bu ay içerisinde, Sennheiser HD 650 (Böylece 5 kulaklığım olacak) ve daha da önemlisi kendimi sevmek için adım atıyorum. Bir de benim platonik bir meleğim var (Adı Melek değil) ve keşke ona böyle daha candan yaklaşsaydım, kız benim hakkımda ne düşünüyor bilmiyorum ama onunla konuşabilme fırsatım olsa, hem ataletimi üzerimden atar, hem de hem onunla ilgilenir hem de hayata dönerdim. Ah be melek gülüşlüm, söyle beni neden istemiyorsun? Yanıma gel, konuşalım. Belki birazdan biraz fazla asosyalim ama senin için bunu da aşmayı denerim.
Kısacası, ben de yorgunum. Bazen böyle hiçbir şey yapmayasım geliyor, o zaman böyle boş boş oturuyorum ve daha kötü oluyor her şey. O yüzden boş kalmamalı insan. 🙂